Rabbimiz buyurdu ki: “Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler.” (Bakara, 176)
Rabbimizin gönderdiği ahkâm konusunda ayrılığa düşenlerden maksat, âlimlerin ihtilafı değil, çünkü âlimlerin ihtilafı ümmet için rahmettir. Onların ictihat hataları bile kendileri için bir sevap kazandırmaktadır. Ayette kastedilen; cahillerin, çıkar ve menfaat peşinde koşanların, itibar ve şöhret hastalarının, ayetleri gerçek manalarının dışında yorumlayanların derin ayrılığa düşüp, insanları da ayrılığa düşürmeleridir. Dün de bugün de Müslümanlar arsındaki ayrılıkların ve husumetlerin temelinde bu art niyetli çalışmaların etkileri vardır.
Rabbimiz buyurdu ki: “Bir de zararlı faaliyette bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resulüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescid yapanlar vardır. Bunlar: ‘Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok’ diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şahitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.” (Tevbe, 107)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz döneminde bile bu ayrılıkçılar faaliyet göstermişler hatta kurumsallaşma gayretine bile girmişlerdir. Allah ve Resulüne karşı savaşanlara yardım ve yataklık etmek için mescid bile inşa etmişler, bunu da iyilik adına yaptıklarını iddia etmişlerdir. Fakat Rabbimiz buna müsaade etmemiş. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de fitne merkezi haline getirilmek istenen bu mescid-i “dırar”ı yıktırmıştır.
Dün de bugün de Müslümanlar arasında ayrılık çıkaranlar, maddi veya manevi çıkar ve menfaatlerinin zebunu olmuş sefihlerdir. Onlar her ne kadar art niyetlerini gizlemeye çalışsalar da er veya geç Rabbimiz onların niyetlerini ortaya koymuştur, koyacaktır da. Dünkü ayrılıkçılar da bugünkü ayrılıkçılar da kendilerine göre muhakkak meşru sebepler bulurlar da. Yarın, kalplerin gizlediklerini bilen Rabbimize ne diyecekler? İnkârcı münafıkları anladık da inançlı münafıklara ne demeli? Müslümanların arasına ayrılık tohumları ekerek onların gücünü zayıflatanlar, İslam ve Müslümanların itibarını zedeleyen hainler, Rabbimize nasıl hesap verecekler?
Allah’ı bir, kitabı bir, peygamberi bir müminlerin, gereksiz ihtilaflarla ayrılığa düşmelerinin izahı mümkün mü? Bir yerlerde yanlış var. Ya niyette ya da bilgide. Kaynak bir ise, dava bir ise bunun başka bir izahı olamaz. Âlimlerimiz ilmi izahlardan kaynaklanan farklı görüşlerden dolayı asla birbirini itham etmemişler ve birbirinin görüşlerine her zaman saygı göstermişlerdir.
Rabbimiz buyurdu ki: “Kâfir olanlar bile birbirlerinin yardımcılarıdır, eğer siz bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur.” (Enfal, 73)
Dün birbirini kırıp geçiren Yahudi ve Hristiyanlar, Müslümanlar söz konusu olunca bir ve beraber olup Müslümanlara saldırıyorlar, dünyanın dört bir tarafında Müslümanlara zulmediyorlar da Müslümanlar hala küffara karşı bir ve beraber olamıyorlarsa bu nasıl bir Müslümanlıktır? Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı, Arakan’ı, dünyanın dört bir yanındaki mazlumları yalnız bırakan Müslümanlar nasıl hesap verecekler?
Rabbimiz buyurdu ki: “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın” (Bakara, 190)
“Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Bakara, 193)
“Şeytanın dostlarına karşı savaşın.” (Nisa, 76)
“Küfrün elebaşları ile savaşın.” (Tevbe, 12)
“Onlarla savaşın ki Allah onlara sizin elinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mümin topluluğun gönüllerini rahatlatsın.” (Tevbe, 14)
“Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36)
Kâfirler birbirinin destekçisi ve yardımcısı oldukları halde, müminlerin birbirinin yardımcısı ve destekçisi olmamaları da yeryüzünün fitne ve fesada boğulmasına sebep olmaktadır. Meşrebi, mezhebi, mesleği ne olursa olsun tüm Müslümanlar birbirine yardımcı olmak zorundadırlar.
Rabbimiz buyurdu ki: “Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler” (Hac, 53)
Allah davasında samimi olanlar, Allah’a ve ahirete gerçekten iman edenler, miminler arasına asla ayrılık sokamazlar. Müminler arasına ayrılık sokmaya çalışanlar, müşriklerdir, münafıklardır, Yahudilerdir, Hristiyanlardır.
Rabbimiz buyurdu ki: “Onlardan kimi de: ‘…Bana izin ver, beni fitneye düşürme’ diyecektir. Haberin olsun ki onlar zaten fitne çukuruna düşmüşlerdir.” (Tevbe, 49)
İmtihan için yaratılan insan, çeşitli şekillerde imtihandan geçmektedir. En büyük imtihanlardan en sevgili kullar geçmiştir. Peygamberlerin en büyük imtihanları ümmetleridir. Peygamberlerin hepsi ümmetleri ile imtihan olmuşlardır. Babaları ile eş ve çocukları ile imtihan olan peygamberlerin sayıları da az değildir. Ümmetin en büyük imtihanlarından biri de yöneticilerin yönetilenlerle, yönetilenlerin de yöneticileri ile imtihanıdır. Maalesef, ümmetin tarihine baktığımızda en çok kaybettiği imtihan türlerinden biri de budur.
Rabbimiz buyurdu ki: “Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnız zulmedenlere çatmaz.” (Enfal, 25)
“O yeryüzünde iş başına geçti mi, orada fesat çıkarmaya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmaya koşar. Allah fesadı sevmez” (Bakara, 205)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki: “Rabbimden üç şey talep ettim, bunlardan ikisini bana verdi, birini vermedi. Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim, bunu kabul etti. Ümmetimin suda boğularak helak edilmemesini istedim, bu da kabul edildi. Rabbimden ümmetimin birbirini belaya atmamasını istedim; bu reddedildi.” (Müslim)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, ümmetini çok önemli bir hususta uyarmaktadır. Siz birbirinizle imtihan olunacaksınız, çok dikkatli olun, bu konuda da yardım olunmayacaksınız. Neden? Acaba İslam kardeşliğine, birbirini sevip saymanın faziletine, birbirine yardım etmenin mükâfatına bu kadar vurgu yapan bir dinin müntesibi olmasına rağmen, nefis ve şeytan, müminleri hala birbirine düşürmeye imkân bulabiliyorsa bunların ilahi yardımı hak etmeyeceklerini anlamamak mümkün mü?
Ebu Ümeyye eş-Şabani anlatıyor: “Ey Ebu Sa’lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin: ‘Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez.’ (Maide, 105) Bana şu cevabı verdi: Gerçekten bunu iyi bilen birine sordun. Ben aynı şeyi Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme sormuştum. Demişti ki:
“Marufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibidir. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.” (Ebu Davud; Tirmizi; İbn Mace)
Heva ve hevese tabi olmak büyük bir fitnedir. Dine dünyayı tercih etmek büyük bir fitnedir. Rey sahiplerinin kitaba, sünnete, icmaya bakmadan kendi görüşüne itibar etmesi büyük bir fitnedir. Cimrilik büyük bir fitnedir. Bu, ümmet içerisinde beşeri değerlerin hâkimiyetidir. Bu derece bozulan insanlara emri bil maruf da fayda vermez hale geliyor.
Düşmanlık duygularıyla ayrılıkçılık yapmak, doğru yolda olanlarla ihtilafa düşmek, inatlaşmak, tartışmak ve çekişmek haktan sapmaya kadar götürür, Allah muhafaza buyursun. Dün de bugün de Müslümanlar arasında baş gösteren ve onlara her alanda güç kaybettiren ihtilaf ve çatışmaların sebebi maalesef fitnelerdir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki: “Fitneler olacak. O fitnelerde, kişi mümin olarak sabahlar, kafir olarak akşamlar, Allah’ın ilimle ihya ettikleri hariç.” (İbn Mace)
“Allah’ım! Cehennem azabından, kabir azabından, mesih deccalin fitnesinden, hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.” (İbn Mace)