• Haberler
  • Politika
  • Erdoğan: Türkiye'nin kaderi milletimizin kendisi belirliyor

Erdoğan: Türkiye'nin kaderi milletimizin kendisi belirliyor

Erdoğan: "Türkiye'nin kaderi artık birilerinin elinde değil, artık kaderimizi milletimizin kendisi belirliyor"

Erdoğan: Türkiye'nin kaderi milletimizin kendisi belirliyor
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye'nin kaderi artık birilerinin elinde değil, artık kaderimizi milletimizin kendisi belirliyor"
-"Türkiye artık teröristler için verimli bir yer değildir"
-"Terörden arındırılan doğuda ve güneydoğuda yatırımlarımız sayesinde buradaki illerimizde istihdam, yatırım ve ihracat arttı"

- "Türkiye artık dünyada büyüyen ülkeler arasında ilk 3-5 arasında yerini alıyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerinin, iyileşmenin sürdüğünü gösterdiğini belirterek, “İnşallah yılbaşı ile bu iyileşme hızlanacak. Özellikle önümüzdeki şubat ayından itibaren daha makul ve kontrolü kolay bir yere gelecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonunun (TİSK) 28. Olağan Genel Kurulu’na katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Covid-19 salgını, Rusya-Ukrayna krizi gibi sınamalardan geçtiği dönemde görevini layıkıyla yerine getirdiğini söylediği TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol’a ve yönetim kurula üyelerine teşekkür etti.

İşçi ve işveren kreşimi arasındaki diyaloğun güçlü olmadığı, ilişkilerin sağlıklı yürümediği noktalarda sosyal huzursuzluk yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü çalışma hayatının bir tarafında işçiler, diğer tarafında işverenler bulunmakta. Devlet de her iki tarafın beklentilerini ve çıkarlarını gözeten bir konumla bu denklemde yerini almaktadır” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin sosyal barışı tehdit eden gerilimlerin yol açtığı sıkıntıları çokça yaşamış bir ülke olduğunu belirterek, “Kuruluş amaçlarının dışına çıkarak ideolojik kavgaların bayraktarlığını yapan tarafların çekişmelerinin ülkemize ağır maliyetleri olmuştur. Bunun için biz, iktidara geldiğimiz günden beri ülkenin ve milletin çıkarlarını en üstte tutarak tüm kesimlerin hassasiyetlerini dikkate alan politikalar geliştirmeye ve uygulamaya özel önem verdik” diye konuştu.

Çalışma hayatını tüm tarafları ile dinlediklerini, adaleti ve hakkaniyeti elden bırakmadan orta yolu bulmaya, sorunlara gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeye gayret gösterdiklerini dile getiren Erdoğan, “Tıpkı çalışanlarımız gibi işverenlerimizi de bunun en yakın şahididir. TİSK, temsil ettiği işverenlerin milli gelirimize, ihracatımıza, istihdamımıza katkıları ile bu tabloda kritik bir konuma sahiptir” ifadelerini kullandı.

Erdoğan son dönemde asgari ücret tespitinden vergi dilimlerinin belirlenmesine kadar her konuda işverenlerle yakın mesai yaptıklarına dikkati çekerek, “Anlayış birliği için hareket ettik. TİSK’in sadece rapor yayınlayan birileri gibi, sadece demeç veren bir kuruluş olmanın ötesine geçerek ülkenin ve milletin sıkıntılarının çözümünde fiilen görev alması bu sürecin en önemli sebebidir.

Ülke içinde ve ülke dışında pek çok kurumdaki temsil gücünü yapıcı bir anlayışla kullanan TİSK’in yükselen itibarından biz de memnuniyet duyuyoruz. Niyet haris olduğunda yapıcı bir yaklaşım benimsendiğinde çalışma hayatımızda çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığını hep birlikte gördük, yaşadık.

İnşallah önümüzdeki dönemde de aynı anlayışla beraberce ülkemize daha büyük ve tarihi hizmetler kazandırmayı sürdüreceğiz” değerlendirmesini yaptı.
“Dünya milli gelir sıralamasında bugün bulunduğumuz yerin iki kat üzerinde bir yere ulaşabilecekken biraz daha sabretme mecburiyetinde kaldık”
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Geçtiğimiz 20 yılda gerçekleştirdiğimiz asırlara bedel demokrasi ve kalkınma atılımları hayatın her alanı gibi ekonomide de tarihi dönüşümlere yol açmıştır. Türkiye’nin ekonominin tüm alanlarındaki ölçeği, küresel rekabet gücünün bir ifadesi olarak fevkalade yükselmiş, büyümüştür. Makroekonomik göstergeleri, ülkemizin hangi alanlarda üç kat, beş kat, on kat büyüdüğünü sizler zaten yakından takip ediyorsunuz.

Burada dikkati çekmek istediğim konu, Türkiye’nin bilhassa son 10 yılda maruz kaldığı siyasi ve ekonomik engellemelere, tuzaklara, saldırılara rağmen, bölgesel ve küresel liderlik seviyesine ulaşmasıdır. Asıl hedeflerimize yönelmek için daha büyük atılımlar yapmaya hazırlandığımız dönemde ardı ardına yaşadığımız konuların hepsinin altında ülkemizi belirli bir çizginin altında tutma niyeti vardır.

Cumhuriyet tarihi boyunca defalarca tecrübe ettiğimiz bu senaryo, milletimizle birlikte verdiğimiz kararlı mücadele sayesinde ilk defa işe yaramamış, çeyrek asır geriye gidişimizle sonuçlanmamıştır. Bu süreçte elbette bedeller ödedik, kayıplar da verdik. En basitinden dünya milli gelir sıralamasında bugün bulunduğumuz yerin iki kat üzerinde bir yere ulaşabilecekken biraz daha sabretme mecburiyetinde kaldık.

Gerçi, milli gelirin satın alma paritesine göre hesabında 11. Sıraya yükseldik. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz. İnşallah uyguladığımız ekonomi programını başarıya ulaştırarak küresel krizleri fırsata dönüştürerek ve hep birlikte daha çok çalışarak ülkemizi, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına çıkaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”

“Ekonomimizi faiz, kur, enflasyon şer üçgeninde teslim alma girişimlerinin yol açtığı sıkıntıların da farkındayız”
İş dünyası ve vatandaşların müsterih olması temennisinde bulunan Erdoğan, “Vesayete, darbecilere, terör örgütlerine, ekonomik tetikçilere verdiğimiz mücadele asla boşa gitmemiştir. 20 yıl önce doğunun, güney doğunun halini düşünün. Terörden aman alabiliyor muyduk? Yatırımlar, doğuda ve güney doğuda var mıydı? Devam ediyor muydu? Yok.

Ama şimdi doğuda ve güneydoğuda yatırımlarımız elhamdülillah devam ediyor. Ve orada istihdam yatırımla beraber ne yaptı? Arttı. Üretim arttı. İhracat arttı. Cari fazla yoluyla büyüme hamdolsun başladı. Şimdi artık Türkiye, dünyada büyüyen ülkeler sıralamasında ilk üç-ilk beş arasındaki yerini alıyor. Ama kimse Türkiye’nin bu büyümesine bakmıyor. Hala onlar başka yerlerde geziyorlar. Bizse ülkemizin asırlık demokrasi ve kalkınma hikayesindeki kısır döngüyü kırmayı hamdolsun başardık. Artık siyasette, ekonomide, diplomatik ve askeri stratejilerinde kendi kararlarını kendi veren, kendi altyapısını kendi oluşturan, kendi hedeflerini kendi belirleyen bir Türkiye var.

Bizim kaderimiz artık birilerinin elinde değil. Artık kaderimizi milletimizin kendisi belirliyor.* bugün ülke olarak Balkanlar’dan Afrika’ya, orta Asya’dan güney Asya’ya kadar geniş bir alanda sözde değil, fiilen etki sahibi, muhataplarımızla sadece irrasyonel değil gerçek ilişkiler kurabilen bir konuma geldik. Çevremizde siyasi ve insani krizler kol gezerken biz güven ve istikrar içinde geleceğimize bakabiliyoruz.

Ekonomimizi faiz, kur, enflasyon şer üçgeninde teslim alma girişimlerinin yol açtığı sıkıntıların da farkındayız. Sebeplerini bildiğimiz bu sıkıntıların sonuçlarını önce hafifletmek, ardından da tamamen ortadan kaldırmak için yoğun ve kararlı bir çalışma içindeyiz” dedi.

Bakmadan Geçme