Türkiye'nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Türkiye'nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur'

TAKİP ET

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurulu'nda yaptığı hitabında, “Türkiye'nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur” ifadelerini kullanarak, İstanbul Mutabakatı'nın Birleşmiş Milletler'in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biri olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 77. Genel Kurulu'na hitap etti. Genel Kurul'un ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul Başkanlığı görevini üstlenen Csaba Körösi'yi de tebrik etti.

Genel Kurul toplantısı için belirlenen “İç İçe Geçmiş Sınamalara Dönüştürücü Çözümler için Dönüm Noktası” temasını son derece isabetli bulduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira toplantımızı, dünyamızın birden fazla tehditle eşzamanlı olarak baş etmeye çalıştığı, kritik bir dönemde gerçekleştiriyoruz” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Korona virüs salgınıyla mücadelede aldığımız derslerin en başta geleni, küresel sorunların çözümünde uluslararası dayanışmanın önemiydi. Türkiye olarak salgın sürecinde hiçbir ayrım gözetmeden 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek sağladık.

Yerli ve milli aşımız TURKOVAK'ı tüm insanlığın hizmetine sunduk. İklim değişikliğiyle mücadeleye verdiğimiz önemin göstergesi olarak Paris Anlaşması'nı geçtiğimiz yıl onayladık. Ulusal beyanımızla, 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimizi ve Yeşil Kalkınma Devrimimizi ilan ettik. Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi'nin 16'ncı Taraflar Konferansı'na ev sahipliği yaparak, bu alanda da öncü rol oynamayı sürdüreceğiz” dedi.

“Türkiye olarak öteden beri, enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık”

Salgının tedarik zincirlerinde yol açtığı aksaklıklar sebebiyle ağır darbe alan küresel ekonominin, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, yeni bir şok dalgasına daha maruz kaldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan enerji, gıda ve hammadde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısının, dünya çapında tüm ekonomileri ve sosyal refahı menfi yönde etkilemekte olduğunun altını çizdi.

Gelişmelerin, enerji arz güvenliğinin önemini de çarpıcı bir şekilde yeniden gündeme taşıdığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak öteden beri, enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık. Kendi ihtiyacımız yanında, bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu adımların isabeti ve önemi, son gelişmelerle bir kez daha anlaşılmıştır.

Yaşanan süreç, gıda güvenliğini de riske atmıştır. Maddi ve teknolojik imkanların en üst seviyeye ulaştığı 21'inci yüzyılda, dünya nüfusunun halen beşte birinin açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranmasının izahı mümkün değildir. Dünya, son gelişmelerle, 2030'ta ‘sıfır açlık' seviyesine ulaşmayı amaçlayan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de uzaklaşmaya başlamıştır.

İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu karanlık tabloyu umudun ışığıyla aydınlatabilmenin yegane yolu, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı, hakkaniyetli ve adaletli bir yaklaşımla güçlendirmektir” ifadelerini kullandı.

Ortak kaderi etkileyen sınamalara karşı ortak gündemle harekete geçilmesi gereken bir döneme girildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, bu iradeyi, salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında, Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadelede de ortaya koyuyoruz” dedi.

Ukrayna'da yedinci ayını dolduran ihtilafın ilk gününden bu yana, “savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmayacağı” düşüncesiyle hareket ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de, yaşanan krizin çözümünde diyalog ve diplomasinin anahtar rolüne vurgu yapıyoruz.

Bu anlayışla oynadığımız kolaylaştırıcı rol sayesinde, tarafları önce Antalya Diplomasi Forumu'nda, sonra İstanbul'da bir araya getirdik. Sayın Genel Sekreter'le birlikte yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde, Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik” diye konuştu.

“İstanbul Mutabakatı, Birleşmiş Milletler'in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir”


İstanbul Mutabakatının ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazandığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat Birleşmiş Milletler'in son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir.

Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların Birleşmiş Milletlere besledikleri güven bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Benzer bir yaklaşım yine tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya Nükleer Santrali'ndeki kriz konusunda da sergilenebilir. Son günlerde yeniden alevlenen savaşın Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı temelinde sonlandırılmasına yönelik gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

“Tüm ülkeleri, Türkiye'nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağırıyorum”

Uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri, Türkiye'nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her iki tarafa da krizden onurlu çıkış imkânı verecek; makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Diğer yandan, milyonlarca insanı mağdur eden tüm bu felaketler, etkin çok taraflılığın Birleşmiş Milletler'de de vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğumuzu, hepimize bir kere daha hatırlatmıştır” değerlendirmesiyle sözlerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletleri, kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır” dedi.


“Dünya beşten büyüktür”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa Güvenlik Konseyi'nin daha etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, tüm insanlığın barış, adalet ve refah arayışında önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir. Bu yöndeki ortak vazifemizi unutturmamak için, ‘dünya beşten büyüktür' ve ‘daha adil bir dünyanın mümkündür' olduğu gerçeğinin altını, her platformda en kuvvetli şekilde çizmeye devam edeceğiz. İnanç ve azimle yürüttüğümüz bu mücadeleye, tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin dış politikadaki vizyonu daima barış odaklı olmuştur. Bölgemizden başlayarak tüm dünyada sulhu sükûnun hâkim kılınması için var gücümüzle çalışıyoruz” diye konuştu.

“Anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu yer geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstleniyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler bünyesinde yürüttüğümüz barış için arabuluculuk girişimimizle çatışmaların çözümü konusunda çaba harcıyoruz.

Avrupa'dan Latin Amerika'ya ve Afrika'ya kadar farklı coğrafyalarda vuku bulan anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu yer geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstleniyoruz. Çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde, özellikle yer alan bir ülke sıfatıyla sorunların değil çözümlerin bir parçası olmamızı sağlayacak inisiyatifler alıyoruz” dedi.

“PKK ve türevlerini karşı Türkiye'nin kayıtsız kalması beklenemez”


"Çözümsüzlüğün sürmesi hem bölgemizin güvenlik ve istikrarını hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü giderek daha fazla tehdit etmektedir" diyen Erdoğan, "Suriye'nin kuzeyindeki 4 milyonu aşkın sivil, ülkemizin sağladığı güvenlik şemsiyesi ve uluslararası yardımlar sayesinde hayata tutunmaktadır.

Kuzeybatı Suriye'deki yardım mekanizmasının temelini oluşturan kararın uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir. Ülkemize, güvenlik güçlerimize ve sivillere terör saldırıları gerçekleştiren bölücü gündemiyle Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerini karşı Türkiye'nin kayıtsız kalması beklenemez. Bu terör örgütünü isim değişiklikleri gibi ucuz kurnazlıklarla meşrulaştırmaya çalışanları bir an önce teröristleri silahlandırmaktan ve desteklemekten vazgeçme hatalarından dönmeye davet ediyoruz.

Terörizme karşı her türlü tedbir almaya muktedir olduğumuzu, terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar belirtiyoruz.

Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları oluşturma konusunda da üzerimize düşeni samimiyetle yapıyoruz. Savaştan kaçan sivillerin insani şartlarda hayatlarını sürdürmeleri için Suriye'nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ediyoruz. Yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konutun inşası içinde hazırlıklara başladık" ifadelerini kullandı.

“Yunanistan'ın her Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını görüyoruz”
Mülteci krizine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp, onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemez. Bu krizin çözümü insanı ve insan hayatının merkezi olan gayretlerden geçmektedir. Hal böyleyken Yunanistan'ın her Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını görüyoruz” diye konuştu.

“Yunanistan hukuksuz, Ege'yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir”

Yunanistan'ın Ege Denizi'nde mültecileri geri itmelerine tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak biz yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan hukuksuz, pervasız geri itmeleri ile Ege'yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir.

Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşındaki Abdulvahap aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa'nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir dur demesinin vakti çoktan gelmiştir” dedi.

“Terörizm ile mücadeleyi terör örgütleri arasında ayrımı reddeden samimi ve etkin bir uluslararası iş birliği ile kazanabiliriz”

Irak'taki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer bir komşu ülkemiz Irak'ta da huzurun ve istikrarın hakim kılınması için her türlü çabayı sergiliyoruz. Ülkede Iraklı kimliği temelinde siyasi birliğin ve uzlaşının sağlanmasını arzu ediyoruz. Irak'ta refahın sürdürülebilir şekilde artırılması, terör örgütlerinin istismarlarının önlenmesi ancak bu şekilde mümkündür.

Irak'taki istikrarsız ortamı istismar eden terör örgütlerinin ülkemizi hedef alan eylemlerine asla müsaade etmiyoruz. Bu kürsüden daha önce de defalarca vurguladığın gibi terörizm ile mücadeleyi terör örgütleri arasında ayrımı reddeden samimi ve etkin bir uluslararası iş birliği ile kazanabiliriz. Hangi isim altında olursa olsun tüm terör örgütleri ile mücadelesini yıllardır devam ettiren Türkiye'nin müttefiklerinden ve dostlarından bu konuda samimi bir işbirliği ve dayanışma beklemek en tabi hakkıdır. Terör örgütleri ve zalim rejimler yerine ülkemizle iş birliği yaparak bölgenin güvenliğine, istikrarına, huzuruna ve refahına katkıda bulunmak isteyen herkesle çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.

“Amacımız Libya halkının egemenliğini, birliğini, bütünlüğünü koruyarak hak ettiği refah düzeyine erişmesini sağlamaktadır”

Dünyanın güvenliği için üzerinde ısrarla durulması gereken önemli yerlerin Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu çerçevede Libya'nın istikrar ve refahı başta komşulara olmak üzere tüm bölge için kritik önemdedir.

Türkiye olarak Birleşmiş Milletler'in bu yöndeki çabalarını destekliyoruz. Amacımız Libya halkının egemenliğini, birliğini, bütünlüğünü koruyarak hak ettiği refah düzeyine erişmesini sağlamaktadır. Libya'da adil ve muteber bir seçim yapılarak meşruiyetini halktan alan güçlü bir hükümetin iş başına gelmesi hepimizin katkıda bulunacağı temel hedef olmalıdır” dedi.

“İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek veriyoruz”

İsrail-Filistin ihtilafına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Orta Doğu coğrafyasında kalıcı barış ve istikrarın tesis açısından sona erdirilmesini gerekli gördüğümüz İsrail-Filistin ihtilafında iki devletli çözüm vizyonuna güçlü destek veriyoruz” ifadelerini kullanarak, “İşgal altındaki topraklardaki yasadışı yerleşim faaliyetlerinin durdurulması, Filistinlilerin can ve mal güvenliğinin saplanması şarttır. Bölgedeki sorunun adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulması için başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulması dışında bir ihtimal yoktur. Türkiye olarak İsrail ile ilişkilerimiz hem kendimizin hem bu ülkenin hem de Filistin halkının hem de bölgenin huzuru, istikrarı, geleceği için birleştirmekte sürdürmekte kararlıyız” ifadelerini kullandı.

“Türkiye, İran ile yürütülen Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın küresel ve bölgesel istikrar için taşıdığı önemi daima vurgulamış bir ülkedir”

İran ile devam eden nükleer anlaşmaya geri dönüş müzakerelerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, İran ile yürütülen Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın küresel ve bölgesel istikrar için taşıdığı önemi daima vurgulamış bir ülkedir. İran'ın nükleer programına ilişkin hususların diplomasi ve diyalog yoluyla çözümüne yönelik görüşmelerin en kısa sürede sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilmesini bekliyoruz” dedi.

“Azerbaycan-Ermenistan arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz”

Azerbaycan ve Ermenistan arasında en kısa sürede kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtarması Güney Kafkasya da kalıcı barışın ve istikrarın temini konusunda tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Türkiye olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasında yürütülen süreçleri destekleyerek bu fırsatın değerlendirilmesi için çok önemli adımlar attık. Son günlerde yaşanan çatışmalar bu güzel iklime gölge düşürmüş olsa da iki ülke arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz.

Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklarını ve gelecekleri inşa konusunda verdikleri mücadelede daima yanlarında olmayı sürdüreceğiz. Ülkemizi de yakından ilgilendiren bölgedeki ulaştırma bağlantılarının en kısa sürede açılması ise herkesin refahına katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır.”

“Türkiye bu zor günlerinde halkın kardeşlerini desteklemeyi sürdürecektir”
Türkiye'nin Afgan halkını desteklemeye devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neredeyse yarım asırdır işgal, çatışma, terörizm ve sefalet gibi sorunlarla boğuşan Afganistan yine bir sınamadan geçmektedir. Ülkedeki geçici hükümetin temel insan haklarının korunması doğrultusunda atacağın adımlar umut verici gelişmelerin önünü açabilir. Türkiye bu zor günlerinde halkın kardeşlerini desteklemeyi sürdürecektir” dedi.

“Hindistan ve Pakistan arasında hala güçlü bir barış ve iş birliği tesis edilememiş olmasından üzüntü duyuyoruz"
Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden geçen 75 yıla rağmen aralarında hala güçlü bir barış ve iş birliği tesis edilememiş olmasından duyulan üzüntüyü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dileğimiz Keşmir'de adil ve kalıcı barışı ve huzura ulaşılmasıdır.

Yakın tarihte yaşanan bir sel felaketi sebebiyle son derece sıkıntılı günler geçiren Pakistan halkına tekrar geçmiş olsun diyoruz. Afetin ardından başlattığımız insani yardım çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Uluslararası toplumun da Pakistan halkını içinden geçtikleri bu sancılı dönemde destek vermesini bekliyoruz" diye konuştu.

Türkiye'nin Rohinga Müslümanlarının anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri dönüşleri için desteğinin sürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çin'in toprak bütünlüğüne, tek Çin anlayışına ve egemenlik haklarına kesinlikle halel getirmeyecek şekilde, Müslüman Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hususunda hassasiyet gösteriyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Balkanlar'da barış ve istikrarın güçlendirilmesi, anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözümü için ikili ve çok taraflı platformlarda yoğun gayret sergilediğini vurguladı. Bu anlayışla eylül başında Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'ı kapsayan bir bölge turu gerçekleştirdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bosna-Hersek'teki seçimlerin sorunsuz şekilde yapılması ile Belgrad-Priştine Diyalog Süreci'nde ilerleme sağlanması, bölgenin istikrarına katkı verecektir" değerlendirmesinde bulundu.

“Doğu Akdeniz'de barış ve istikrarın sürmesi, tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır”
Türkiye'nin Ege Denizi'nde ve Doğu Akdeniz'deki tüm meselelerin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesini istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölgede, ülkemizle asla denk olmayan siyasi ve askeri seviyesine rağmen, güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir.

Doğu Akdeniz'de barış ve istikrarın sürmesi, tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesine bağlıdır. Yunanistan'dan, gerginlik ve tahrik siyasetini bir kenara bırakarak, iş birliği ve dayanışma çağrılarımıza kulak vermesini bekliyoruz. Daha önce önerdiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı'nın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Muhataplarımızın, şimdiye kadar bu konuda en ufak bir adım dahi atamaması, kimin barış ve diyalogdan kimin de gerilimden yana olduğunu göstermektedir. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz'deki haklarını sonuna kadar savunurken kendi siyasi hesapları uğruna gerginlik stratejisi izleyenlerin oyunlarına da asla gelmeyecektir" dedi.

"Uluslararası toplumu, KKTC'yi tanımaya davet ediyoruz"
Türkiye'nin Kıbrıs meselesinde de adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte hep iyi niyetli ve yapıcı çaba sergilediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleri görmek isteyen herkesin, adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk olduğunu bildiğini, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının tescil edilmesinin, adadaki çözümün anahtarı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni resmen tanımaya davet ediyoruz" diye konuştu.

"Temennimiz, Yunanistan'ın tüm sorunlu faaliyetlerine son vermesi”
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'ın, Ege Denizi'ndeki düzensiz göçmenlere uyguladığı insanlık dışı geri itmelerin yanında, Müslüman Türk azınlığa karşı da hukuki yükümlülüklerini ihlal eden ayrımcı ve baskıcı politikalar izlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temennimiz, Yunanistan'ın tüm bu sorunlu faaliyetlerine son vermesi, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşların da yapılan insanlık dışı ve hukuksuz uygulamalara sırtını dönmeyi bırakmasıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ve bölgesel planda ortaya çıkan her yeni meydan okumanın, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile iş birliğinin değerini bir kez daha açıkça ortaya koyduğunu vurgulayarak, "Bu yıl NATO'ya katılımının 70'inci yıl dönümüne ulaşan güçlü bir müttefik olarak, gerek diplomasi hamlelerimiz gerekse askeri kabiliyetlerimizle Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğine katkı sağlıyoruz. Avrupalı kimliğimizle kıtanın güvenlik, istikrar ve refahına katkılarımız sürerken en batıdaki Asyalı olarak da 'Yeniden Asya' girişimiyle, bu kıtada da aynı amaçla çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Son dönemde küresel düzeydeki sorunların ağırlaşan yansımalarıyla karşı karşıya bulunan Afrika ülkeleriyle dayanışmayı güçlendirecek adımları da birbiri ardına hayata geçirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda 16-18 Aralık 2021'de Afrikalı heyetin geniş katılımıyla üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'ni gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye'nin, kıtanın barış, kalkınma ve refah yolculuğuna eşit bir ortak olarak eşlik etme iradesini her fırsatta gösterdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Latin Amerika ile de karşılıklı saygı temelinde güçlenen iş birliğimizi, ikili planda ve bölgesel teşkilatlarda kurumsal düzeyde artırmaya devam etme kararlılığındayız" dedi.

"İslam düşmanlığını bir insanlık suçu olarak görüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin çeşitli krizlerle sarsıldığı bu dönemde, insanlığı bekleyen en büyük tehlikelerden birinin de, "birlikte yaşama" iradesinin kaybedilmesi olduğunu belirterek, "Irkçı, ayrımcı, yabancı ve İslam düşmanı tutumlarda son yıllarda yaşanan artıştan derin endişe duyuyoruz" şeklinde konuştu.

BM Genel Kurulu kürsüsünden Yeni Zelanda'da Müslümanlara karşı gerçekleştirilen terör saldırısının yıl dönümü olan 15 Mart tarihinin, 'İslamofobiyle, İslam Düşmanlığıyla Mücadele Uluslararası Günü' olarak ilan edilmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce İslam İşbirliği Teşkilatı'nda, sonra da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda alınan kararlarla bu çağrının hayata geçirildiğini söyledi.

Uluslararası toplumun İslam düşmanlığıyla mücadeledeki kararlılığının bir nişanesi olarak gördükleri bu yaklaşımın, fiiliyata da yansımasını canı gönülden temenni ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Daha önce de defalarca vurguladığım gibi İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genel Kurul'un 77'nci toplantısının, insanlığın umut ve beklentilerine cevap teşkil edecek başarılara imza atacak şekilde verimli geçmesini diledi.

Bakmadan Geçme