Çin Devlet Başkanı Şi: Avrupa Birliği ve Çin küresel istikrardan sorumludur
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin ve Avrupa Birliği'nin (AB) dünyada daha fazla istikrarı ortaklaşa sağlama konusunda müşterek sorumluluğuna sahip olduğunu söyledi.
Başkent Pekin'deki Diaoyutai Devlet Konuk Evi'nde Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'i kabul eden Şi, konuşmasında, Çin ve AB'nin küresel zorluklara ortak yanıt vermesi ve dünyada istikrar ve refahı teşvik etmesi gerektiğini kaydederken, “Bu yıl, Çin-AB Kapsamlı Stratejik Ortaklığı'nın kuruluşunun 20. yıldönümünü kutluyoruz. Çin-AB ilişkilerinin yeni başlangıç noktasında, tarihsel deneyimi özetlemeli, küresel kalkınmanın genel eğilimlerine bağlı kalmalı, bilgelik ve sorumluluk göstermeliyiz” ifadelerini kullandı.
Ülkesinin AB ile arasında imzalanan Kapsamlı Stratejik Ortaklık kapsamındaki tutarlı ve doğru pozisyonuna bağlı kalacağını ifade eden Şi, Çin ve Avrupa Birliği'nin karşılıklı siyasi güveni, diyaloğu ve işbirliğini güçlendirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Çin-AB Zirvesi, ticari anlaşmazlıklar ve jeopolitik sorunların gölgesinde toplandı
Çin ile 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi arasındaki olağan yıllık zirve toplantısı, bugün Pekin'de yapılıyor.
Çin Devlet Başkanı Şi'nin AB liderleriyle bu formatta gerçekleştirdiği bir önceki yüz yüze zirve toplantısı, en son 2019 yılında gerçekleşmişti.
Zirvedeki ana görüşmelerin bugün içerisinde gerçekleşmesi beklenirken, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel'in toplantılar sonrası Avrupa'ya geri döneceği bilinirken, von der Leyen'in bir gün daha Pekin'de kalıp kalmayacağı henüz belli değil.
Çin ile Avrupa Birliği liderleri, bu zirvede ikili ticaretteki dengesizliklerin yanı sıra Rusya-Ukrayna gerilimi ile bağlantılı jeopolitik sorunları ele almak üzere bir araya geliyor.
AB'nin Çin'den ithal elektrikli otomobiller sübvansiyon soruşturması başlatmasına yol açan bazı sanayi kollarındaki devlet destekleri, kapasite fazlası üretim ve Avrupalı üreticilerin piyasaya erişim konusundaki yaşadığı sıkıntılar, Brüksel gündemindeki öncelikli konular olacak.
Öte yandan, AB liderlerinin, Çin'in Rusya-Ukrayna gerilimindeki tutumuna yönelik kaygılarını, bazı Çinli şirketlerin Moskova'nın askeri kapasitesini destek olabilecek ticari faaliyetlerine ilişkin uyarıları gündeme getirmesi bekleniyor.
AB Konseyinden yapılan açıklamada, zirvede ‘AB-Çin ilişkilerinin yanı sıra, Rusya'nın Ukrayna'daki operasyonu ve Ortadoğu'daki durumun ele alınacağı', aynı zamanda AB ile Çin arasında yapıcı ve istikrarlı ilişkilerin sürdürülmesinin hedeflendiği de belirtildi.
Çin Başbakanı Li Çiang ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in başkanlık edeceği zirve toplantısının ardından Michel ve von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile ayrı görüşmeler yapacak.
Sübvansiyon soruşturması
Çin ile AB ülkeleri arasında giderek büyüyen ticaret açığı, Brüksel'in ilişkilerde en önemli sorun olarak gördüğü alanların başında geliyor.
AB Komisyonu, ekimde Çin'de elektrikli otomobil üreticilerine yönelik devlet sübvansiyonlarının rekabete etkisine ilişkin soruşturma başlatmıştı.
Çin'de devletin, sübvansiyon, krediler, teşvikler ve vergi muafiyetleri ile desteklediği elektrikli otomobil üretimi hızla büyürken üretimdeki kapasite fazlasının diğer pazarlara ihraç edilmesi, dünyanın en büyük üreticilerinin bulunduğu Avrupa'da adil rekabete dair endişelere yol açıyor.
Ancak Avrupa'nın kaygıları Çin tarafında pek yanıt bulmuyor. Çin Ticaret Bakanlığı, AB'nin soruşturma kararının yeterli delile dayanmadığı ve Dünya Ticaret Örgütü'nün düzenlemeleriyle uygun olmadığını vurgularken, Çin Otomobil Üreticileri Birliği (CAAM) de soruşturmayı "açık bir korumacılık girişimi" olarak niteleyerek, küresel sanayi ve tedarik zincirlerine zarar vereceğini savunmuştu.
Kapasite fazlası üretim ve piyasaya erişim
Öte yandan güneş panelleri, rüzgar tribünleri, elektrik jeneratörleri gibi sürdürülebilir enerji donanımlarının üretimine yönelik devlet destekleri de Avrupa açısından benzer sorun alanlarından biri.
Dünyadaki güneş panellerinin yaklaşık yüzde 80'i, rüzgar türbinlerinin yüzde 60'ı Çin'de üretilirken, bu alanlarda iç pazardaki talebi aşan ihracat, Avrupa ile ticarette dengesizliğin yanı sıra Avrupalı üreticilerin küresel rekabette geri kalmasına yol açıyor.
AB liderlerinin zirvede sürdürülebilir enerji alanında devlet destekli kredilerinin kontrolü ve üretim hedeflerinin iç piyasadaki talebe göre düzenlenmesi için lobi yapacağı aktarılıyor.
AB Komisyonu, yakın zaman önce Çinli muhataplarından Avrupalı üreticilerin Çin'de tıbbi donanım sektöründe kamu ihalelerine katılmasına engel olan düzenlemelerin kaldırılmasını talep etmişti. Pekin yönetimi bu konudaki düzenlemeleri yıl sonuna kadar yapmayı taahhüt ederken Çin tarafının adım atmakta gecikmesi halinde Brüksel'in bu sektörde de rekabet soruşturması başlatacağı öngörülüyor.
Rusya-Ukrayna gerilimi
Rusya-Ukrayna geriliminin başlamasının ardından Pekin'in Moskova'yı doğrudan desteklemese de ona yakın duran tutum benimsediğini iddia eden Avrupa cephesi, en büyük ticaret ortağı olmasına rağmen jeopolitik açıdan Çin ile ilişkilerde güvensizliğin derinleştiğine dair mesajlar vermişti.
AB liderleri ikili ve çok taraflı platformlarda Çin'den Rusya'yı savaştan vazgeçirmek için nüfuzunu kullanmasını talep ederken, Pekin ise bu talebe kayıtsız kalsa da Moskova'ya yönelik yaptırımların genel çerçevesine uyduğunu dile getiriyor.
AB liderlerinin Pekin'deki toplantıda, Rusya'ya yönelik ambargo kapsamındaki ürünlere erişim sağladıkları gerekçesiyle izlemeye aldığı 13 Çinli şirketin ticari faaliyetlerinin kontrol edilmesini talep etmesi bekleniyor.
İlişkilerde ‘temkinli gerçeklik' dönemi
Çin-AB Zirvesi en son 2019'da yüz yüze gerçekleştirilmiş, taraflar telekomünikasyon altyapısından insan haklarına dek çok sayıda alanı kapsayan ortak bildiri yayımlamıştı.
Diplomatik kaynaklar, bu zirvede ise mutabakat olmadığı ve ortak bildiri yayınlanmasının beklenmediğini bildirdi.
Eski AB Asya-Pasifik İlişkileri Genel Direktörü Gunnar Wiegand, South China Morning Post gazetesine yaptığı açıklamada ilişkilerin geldiği noktada ortak açıklamalar üzerinde uzun müzakerelerin yapıldığı dönemlerin geride kaldığını belirterek, "Uluslararası ilişkilerde böyle şeyler olur. Bu, Çin ile ilişkilerde temkinli gerçekçilik dönemine girdiğimizi gösteriyor" ifadesini kullandı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, geçen yıl çevrimiçi düzenlenen zirve sonrasında yaptığı açıklamalarda Çinli muhataplarıyla istedikleri konularda tartışma zemini bulamadıklarını belirterek, toplantıyı ‘sağırlar diyaloğuna' benzetmişti.
Çin-AB Zirvesi, dünyanın en büyük ikinci ve üçüncü ekonomilerini temsil eden taraflar arasındaki diyaloğunun Borrel'in sözünü ettiği anlayış farklılıklarının sebep olduğu iletişimsizliğin ne kadar ötesine geçebileceğinin ip uçlarını verecek.
İtalya, Çin'in ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nden çekildi
Gerilen Çin-ABD ilişkilerinde bir olumsuz gelişme de İtalya'dan geldi.
İtalya, modern İpek Yolu olarak anılan ve Çin'i Avrupa'ya bağlayan ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nden çekildiğini Çin'in Roma Büyükelçiliğine gönderilen resmi bir mektupla iletti.
İtalyan Corriere della Sera gazetesinin haberine göre, Giorgia Meloni liderliğindeki sağ koalisyon hükümeti, Çin'in tarihi İpek Yolu üzerinde ticareti büyük projelerle yeniden canlandırma projesi olarak bilinen "Kuşak ve Yol Girişimi"nden çekilmek üzere resmi bildirimini 3 gün önce Çin'in Roma Büyükelçiliğine resmi nota ile iletti.
Söz konusu notada, İtalya'nın bu girişimdeki varlığının süresini uzatmayacağını Çin'e aktardığı belirtildi.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani yaptığı açıklamada, "İpek Yolu, bizim önceliğimiz değil, istenilen etkileri yaratmadığını gördük. Buna dahil olmayanlar, daha iyi sonuçlar aldı" ifadelerini kullandı.
İtalya, ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nde yer alan tek G7 ülkesiydi
İtalya, Giuseppe Conte'nin liderlik ettiği 1. Conte Hükümeti döneminde Mart 2019'da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Roma'da imzalanan mutabakat zaptıyla ‘Kuşak ve Yol Girişimi'ne dahil olmuştu.
Bununla İtalya, ‘Kuşak ve Yol Girişimi'ne dahil olan ilk ve tek G7 üyesi ülke haline gelmişti.
1. Conte hükümeti, bu adımla hem ülkeye Avrupa dışında büyük yatırımlar çekmeyi hem de İtalyan ihracatının geniş Çin pazarına erişim imkanını artırmayı ve bu şekilde iki ülke arasındaki ticari ilişkiyi dengelemeyi hedeflemişti.
İtalya'da Ağustos 2019'da 1. Conte Hükümeti'nde koalisyonun bozulmasının ardından 2. Conte Hükümeti kurulmuş ve bu hükümet, "Kuşak ve Yol Girişimi'ne önceki hükümete nazaran daha az ilgi göstermişti. Şubat 2021'de kurulan Mario Draghi liderliğindeki geniş koalisyon hükümeti de bu girişime mesafeli yaklaşım sergilemişti.
İtalya'da Ekim 2022'de iktidara gelen aşırı sağcı Giorgia Meloni, Eylül 2022'deki seçimlerden önceki kampanya döneminde İtalya'nın ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nde olmasını ‘hata' olarak nitelemişti.
Meloni ve kabinesindeki bakanlar, İtalya'nın ‘Kuşak ve Yol Girişimi'ndeki varlığını sorgulayan açıklamalarda bulunmuş ve İtalya'nın bu girişime dahil olarak beklediğini alamadığını öne sürmüştü.
İtalyan basınında ağustos ayında, İtalya'nın ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nden ayrılmak için "ince bir çıkış yolu aradığı" haberleri çıkmıştı.