BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Türk: 'Kur'an-ı Kerim yakma eylemlerini şiddetle reddediyorum'
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Kur'an-ı Kerim'e yönelik saygısız ve saldırganca eylemleri, özellikle de açıkça şiddeti ve bölünmeyi kışkırtma amacı taşıyan eylemleri şiddetle reddediyorum dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, "Kur'an-ı Kerim'e yönelik saygısız ve saldırganca eylemleri, özellikle de açıkça şiddeti ve bölünmeyi kışkırtma amacı taşıyan eylemleri şiddetle reddediyorum" dedi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, BM İnsan Hakları Konseyi'nin “Ayrımcılık, Düşmanlık veya Şiddeti Teşvik Eden Dini Nefretin Temel Nedenleri ve İnsan Hakları Üzerindeki Etkileri" başlıklı diyalog oturumunda konuşma yaptı. Türk, BM İnsan Hakları Konseyinin temmuz ayındaki oturumunda Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırılarla ilgili acil özel oturum düzenlendiğini hatırlattı. Türk, “Oturumdan bu yana bazı ülkelerde halka açık alanlarda Kur'an-ı Kerim yakma eylemleri devam etti. Bu saygısız ve saldırganca eylemleri, özellikle de açıkça şiddeti ve bölünmeyi kışkırtma amacı taşıyan eylemleri şiddetle reddettiğimi bir kez daha vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
Türk, “İnsan Hakları Konseyi'nin 53/1 sayılı kararı, dünya çapında ibadet yerlerine ve dini sembollere yönelik artan olayları kaydetti ve bu soruna çözüm bulmak için derhal harekete geçilmesi çağrısında bulundu. Buna cevaben ofisim takip için bir yol haritası çiziyor. Bugünkü diyalog yalnızca ilk adımdır. Kararla ilgili yorumlarını almak üzere tüm devletlere ve diğer paydaşlara bir çağrıda bulunduk ve önümüzdeki aylarda ileriye yönelik tavsiyeler üretmek amacıyla geniş bir istişare sürecini kolaylaştıracağız. Özellikle deneyimlere ve anlayışa dayalı olarak görüşlerinizi ve önerilerinizi almayı sabırsızlıkla bekliyorum. Halihazırda bazı devletlerden yanıt aldık. Bu sürecin ülkelerin dini nefret belasına karşı uluslararası insan hakları hukuku doğrultusunda yasal çerçeveler ve sağlam politikalar benimsemeleri, hesap verebilirliği sağlamak amacıyla hızlı bir şekilde harekete geçmeleri için bir plan sağlayacağını umuyorum” dedi.
“Dini nefret birçok faktörden kaynaklanıyor”
Dini nefretin köklerinin yüzyıllar boyunca tıpkı diğer nefret türleri gibi önyargıdan, cehaletten ya da diğerine karşı derin bir korkudan kaynaklandığını vurgulayan Türk, “Günümüzde dini nefret, kutuplaştırıcı ve baskıcı politikaları destekleyen politikacılar ve liderler, milliyetçilik ve korku çığırtkanlığından beslenen tehlikeli kimlik politikalarının damgasını vurduğu yükselen bir popülizm dalgası ya da öğrencilere saygıyı, hoşgörüyü ve anlayışı öğretemeyen eğitim sistemleri gibi birçok faktörden kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
“Dini nefretin insanların yaşamları üzerinde gerçek bir etkisi var”
Türk, “Yeni olmaktan çok uzak bir olgu olan dini nefret söylemi artık kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkıyor. Çevrimiçi sosyal medya algoritmaları nefret dolu mesajlara genişçe yer veriyor. 11 Eylül terör saldırılarından sonra yaşanan önyargılardan beslenen İslamofobi'nin yeni versiyonlarını görüyoruz. Özellikle Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da zararlı stereotipler daha da derinleştiriliyor. Müslüman kadınlar ve kız çocukları sıklıkla sözlü tacizin, gözdağının ve ölüm tehditlerinin ya da daha da kötüsü fiziksel şiddetin yükünü üstleniyor” diye konuştu.
“Dini nefret ve ayrımcılığın insan hakları üzerindeki etkileri açıktır” diyen Türk, “Toplumsal ilerlemeyi engelliyor ve kutuplaştırıyor. İnsan onurunu zedeleyen güvensizliği ve stereotipleri sürdürüyor. Aşağılayıcıdır ve şiddetin kışkırtılmasına veya bizzat şiddetin kendisine yol açabilir. Sosyal bütünlüğü bozabilir. Bunun insanların yaşamları üzerinde gerçek bir etkisi var” şeklinde konuştu.
"Nefretin temel nedenleriyle mücadele etmek için çok daha fazlasına ihtiyaç var"
Türk, “Kur'an- Kerim yakma olaylarının ve dünya çapındaki diğer birçok dini nefret olayının açıkça gösterdiği gibi nefretin temel nedenleri ve itici güçleri ile mücadele etmek için çok daha fazlasına ihtiyaç var. Zararlı stereotiplerin aktif olarak ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var. Bugünkü diyaloğumuz bu süreçteki ilk adımdır ve bu adımın hoşgörü, saygı ve çeşitliliğe dayalı yenilikçi çözümleri belirleyip teşvik edeceğini umuyorum. Ofisimin temel odak noktalarından biri, büyük sosyal medya şirketlerini ve onların BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri uygulamalarını inceleyen mevcut çalışmalarımızı geliştirmek olacaktır. Mevcut politikaların yeterliliğini araştırmak ve sektördeki dengesiz yaklaşımları ortaya çıkarmak için derinlemesine araştırma ve analizler yapmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.